Avrupa Birliği’nin kökenleri, 20. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Ancak, günümüzdeki Avrupa Birliği’nin temelleri II. Dünya Savaşı’nın ardından atıldı. 1950’lerin başında, Avrupa’daki ülkeler arasında barışı ve ekonomik işbirliğini teşvik etmek amacıyla adımlar atıldı.
Avrupa’nın birleşmesi fikri, 1945’te II. Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinden sonra ortaya çıktı. Bu dönemde, Avrupa’nın istikrarı ve barışı için yeni bir yaklaşımın gerekliliği anlaşıldı. 1951’de, altı ülke (Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda), kömür ve çelik üretimini birleştirmek amacıyla Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kurdu. Bu, ülkeler arasında ekonomik işbirliğinin ilk adımıydı ve Avrupa’da savaşın neden olduğu endişeleri hafifletmeyi amaçlıyordu.
1957’de Roma Antlaşmaları imzalandı. Bu antlaşmalar, Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nu (EURATOM) kurdu. AET, üye ülkeler arasında serbest ticareti teşvik etmeyi amaçlıyordu. Bu anlaşmalar, Avrupa ülkeleri arasında birlik ve işbirliğinin gelişmesini sağladı.
Zamanla, Avrupa Birliği’nin temelleri daha da güçlendirildi. 1992’de Maastricht Antlaşması ile Avrupa Birliği resmi olarak kuruldu. Bu antlaşma, Avrupa Birliği’nin ekonomik entegrasyonunu derinleştirdi ve Avrupa vatandaşları için ortak bir vatandaşlık oluşturulmasını öngördü.
Avrupa Birliği’nin temel değerleri arasında barış, demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve hukukun üstünlüğü bulunmaktadır. Üye ülkeler, bu değerlere bağlı kalarak birlikte hareket ederler.
AB, zaman içinde genişledi ve bugün 27 üye ülkeye sahiptir. Üyeler, birlikte ekonomik büyümeyi teşvik etmek, ortak politikalar oluşturmak ve birlikte küresel konularda seslerini duyurabilmek için çalışırlar.
Avrupa Birliği’nin kuruluş tarihi, adım adım atılan bir dizi adımın sonucudur. Barışı ve işbirliğini teşvik eden bu yapı, Avrupa’nın tarihindeki savaşların izlerini silmeye yardımcı oldu ve birlikte hareket ederek üye ülkelerin güçlerini birleştirmelerine imkan tanıdı. Bugün, Avrupa Birliği dünya çapında ekonomik, siyasi ve sosyal bir aktör olarak önemli bir konumda bulunmaktadır.